29 Temmuz 2010 Perşembe

Workaholic

Don' t think that when this song was famous, I was dancing or having fun. I was preparing quotations for months and months by listening it, I mean, I was working... Days and nights... It is puzzling to have a motivation out of this song. Was that because of me? Was that because of the rithm? I don' t know. Yes, I had the times when I was a workaholic, I remember...

I am getting older, my secret garden is developing... I guess, I slowly learn, each herb needs special and equal attention. Maybe because of this, I don' t want to miss anything in this life. I want to have enough time to taste anything... I want to do a lot, I want to create a lot... I guess the kid inside me is dancing like in this video...

Well, why do I stop then???

------
Bu şarkı meşhur olduğu günlerde danseder, eğlenirdim sanmayın. Bu şarkı eşliğinde hazırlıkları ayları bulan teklifler hazırlardım, çalışırdım yani. Geceler ve günler boyu... Bu şarkının çalışma motivasyonu veriyor olması biraz şaşırtıcı. Benden mi yoksa ritimden mi kaynaklanmıyor bilemedim. Benim de işkolik olduğum zamanlar oldu, evet, hatırlıyorum.

Yaş büyüyor, insanın gizli bahçesi genişliyor. Sanırım her bitkinin ayrı ilgi ve zaman istediğinin ayırdına varıyorum yavaştan. Bu yüzdendir belki hiç bir şeyi kaçırmak istemiyorum hayatta. Herşeyden tadacak zamanım olsun istiyorum. Çok şey yapmak istiyorum, çok şey üretmek, içimdeki çocuk sanırım bu klipteki gibi dansetmeye başladı.

E o zaman ne duruyorum???

Brooklyn Funk Essentials - Istanbul Twilight

We were on Istiklal Street yesterday. 5 kids and I... We ate in Bambi, walked. It was crowded, tooo much...

Istanbul is always beautiful...


Dün İstiklal caddesindeydik, 5 çocuk
 ve ben... Bambi' de yemek yedik, yürüdük, kalabalıktı. Hem de çok...

Istanbul her dem güzel...
 

25 Temmuz 2010 Pazar

Can happen again - Yine olabilir...

It was the old times and good times. All we decided to do… Religion teached us the destiny is written once, could not be changed anymore. But we were told that we had also free will to create each moment of our lives again and again. That’ s why our destiny was written by us, our lives was created by ourselves in the way to surprize ourselves, the universe, even the God. That’ s why the fortune tellers were puzzled easily, they were not able to tell what would happen next, we were reccomended that we should not trust them.

It was never too late. We were having the power to do whatever we wish. We discovered chemistry, physics, magical calculus, mathematics. We discovered how to refine iron, copper, how to sing, dance, paint, compose a melody… We gave life to earth, we designed sculptures, not to reach to eternity, just to Express the power inside… All we had the same talents, the same creative power. Some of us focused on some talents, some of us on the others, we chose to develop in different things. Because our souls ordered just this way. Sometimes we got together, we united our abilities to create miracles. Sometimes we splitted up, disunity fell into our souls, hurt us… We fooled ourselves to consider diversity as disunity…

Each moment was a different begginings in life. A new decision moment… A new expression of any talents… A new moment of passion… We should have had try. We should have had a new start each moment. We could only reach the eternity in this way…

Love and fear did not live in the same heart. Disunity went against love. We accepted eachother and got relaxed. We gave permission to eachother to be as we were. We encourage eachother to realize our soul's wishes. Our soul were screaming, we screamed as well, cried, laughed...

We started with passion for each day… Each day a new excitement… We raised our arms to holly sky to embrace light of the sun and the moon. We became stairways to eachother to raise up, we exalted eachother. We enriched, nourished eachother, gladly, joyfully…

It happened once. All the reasons, all the things created this circumstances happened once. It can happen again. This is possible…

Yine olabilir...

Eski zamanlardı, iyi zamanlardı… Hepsine biz karar vermiştik. Din bize kaderin baştan bilindiğini, değiştirilemeyeceğini söylemişti. Ama bize özgür irade de verilmişti. Her anımızı özgür irade ile yeniden yaratabileceğimiz söylenmişti. Bu yüzden kaderimizi hep biz yazıyorduk, kendimizi, dünyayı, evreni hatta Tanrı’ yı şaşırtacak anlık kararlar ile yaşamımızı yaratıyorduk. Bu yüzden falcılara inanılmıyordu. Bu yüzden falcılar geleceği tam olarak söyleyemiyordu. Bize biçilen yaşamları bir anda elimizin tersi ile itip yepyeni bir yol seçebiliyorduk. Şaşırıyor, şaşırtıyorduk.

Hiçbir şey için geç değildi. İstediğimiz her şeyi yapabilme gücüne sahiptik. Kimyayı keşfettik. Resim yapmayı, yazılar yazmayı, demiri, bakırı işlemeyi, şarkı söylemeyi, beste yapmayı, dansetmeyi… Toprağa can verdik, heykeller yaptık, sonsuzluğa erişmek için değil, sadece içimizdeki gücü ifade etmek için. Hepimizin içinde aynı yetenekler vardı, aynı yaratıcı güç. Biz bazılarına odaklandık, bazılarında ilerlemeyi seçtik. Ruhumuz böyle istedi. Bir araya geldik, yetenekleri birleştirdik, bazen ayrıldık, ayrılık düştü içimize. Çeşitliliği ayrılık sandık.

Her bir saniye sonrası hayatın yeni bir anıydı. Yeni bir karar anı. Yeni bir yetenek anı. Yeni bir tutku anı. Denemeliydik. Yeniden başlamalıydık her ana. Böyle böyle ulaşacaktık sonsuzluğa.

Sevgi ile korku aynı kalpte barınmıyordu. Ayrılık sevgiye ters düşüyordu. Kabul ettik birbirimizi, rahatladık. İzin verdik birbirimize kendimiz gibi olmaya, rahatladık. Cesaret verdik birbirimize ruhumuzun istediği şeyi yapması için. Ruhumuz çığlıklar atıyordu, biz de bağırdık, ağladık, kahkahalar attık…

Tutku ile başladık her yeni güne. Heyecan ile… Güneşin ayın ışığını kucaklamak için ellerimizi uzattık göğe. Yetmediğimiz yerde birbirimize basamak olduk birbirimizi yücelttik. Birbirimizi besledik, büyüttük.

Bu oldu… Bunu yaratan her şey de oldu. Bir kere oldu. Bir daha bir daha olabilir… Bu mümkün…

23 Temmuz 2010 Cuma

Zenginlik

Hayatında neyin yoksunluğunu duyuyorsan ve odaklanıyorsan o yoksunluğu daha fazla çekersin diyor evrensel yasalar. Biliyorsak neyin zenginliği içinde olduğumuzu? Kimin sevgisi ile dopdolu olduğumuzu, hayatımızda kimin bize ilham ve güç verdiğini, kimin varlığı ile zenginleştiğimizi, büyüdüğümüzü ve geliştiğimizi… Ama yoksa imkanı onun fiziksel varlığını da sağlamanın yanıbaşımızda ve çoğaltmanın? Biliyorsak bir başka dünyaya ait olduğunu ve gelemeyeceğini. Biliyorsak kalpleri bizimle ama fiziksel varlığını veremiyor bize… Ve hatta biliyorsak bizim kadar yoksunuğumuzu duyduklarını… Bir ömür hasretle yaşanır mı? Bir ömür bizi beklerler mi? Bir ömür bekler miyiz? Ta ki öbüründe buluşana kadar?

Bunda öğrenilecek bir şey olmalı. Sabır… Tevekkül… Başetme… Beklentisiz sevgi… Kabullenme… Bunları öğrenebilmek bir ömür hasret çekmeye değmez mi?

Ben yoksun değilim senden. Sen baktığım yöndesin. Gördüğüm şeydesin. İşittiğim sestesin. Doğadasın. İçimdeki nefestesin. Düşüncemdesin. Söylediğim sözdesin. Sen bir çembersin beni sarmalayan. Bense tam merkezdeyim. Bu yüzden gittikçe çoğalıyorsun. Gittikçe büyüyorsun, genişliyorsun. Şimdi biliyorum ki, fiziksel varlığın olmayınca ayrılık gayrılık da kalmadı aramızda. Biriz artık. Sen çoğaldıkça içimde ben de çoğalıyorum.