7 Ekim 2010 Perşembe

..........


Bu özlem dalga gibi geliyor kimi zaman. Boğazımda kalbimde toplanıyor. Gözüm doluyor. Gözümün önünde sen… Kokunu alır gibi oluyorum. Eline saçına dokunuyorum. Gülümsüyoruz karşılıklı, konuşuyoruz. Fazla değil ama… Bir iki kelime. Sen fazla konuşmayı hiç sevmedin. Bir iki kadeh rakı içtiğin akşamlar hariç. Sen beni yaratansın, şekil verensin, ufuk açansın, uçmam için güç verensin. Kızardım sana çocukken, çok kısıtlıyorsun beni diye. Şimdi anlıyorum kanatlarım güçlensin diyeymiş. Evde sunduğun zengin dünyanın değerini şimdi anlıyorum. Bütün hayatı anlatmışsın bize. Yeri gelince kaya gibi sert, yeri gelince sıcacık ve yumuşacık, mesafeli ama her zaman ilgili, hep kalbin ve gözün üstümüzde. Kendi hayat amacını ve tutkunu bulup gerçekleştirmiştin. “İnsan eğitmiştin”. İnsanlara hayatı öğretmiştin. Beni serbest bıraktığında, bugünlerdeki gibi uçabileceğimi tahmin bile edemezdim. Şimdiki huzurumun, sevecenliğimin, gücümün, dengemin mimarı sensin.

Özlemin geldi bağrıma oturdu gene. Ölüm beklemişti zaten uzun süre, bizim hayatlarımızı kurmamızı, mutlu olmamızı, seni anlamamızı, büyümemizi… Beklemedi daha fazla. Zamanında geldi. Bu yüzden içim rahat. Üzgün değilim. Ama şu özlemek olmasa… Ah şu özlem olmasa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder